This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Avrupa daki Krizin Bitiş Tarihi


Avrupa daki Krizin Bitiş Tarihi





haber no:63
Amerika daki ekonomik krizden sonra şu sıralar gözler avrupanın girdiği finansal krizde peki asıl soru şu avrupadaki bu kriz ne zaman biter işte bu soruya son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz isimlerden Franklin Templeton yöneticisi Mark Mobius, Avrupa'daki borç krizinin gelecek yılın ortasında sona ermesini ve global borsalarda bir yükselişi ateşlemesini beklediğini söyledi. Gerçekten krizle ilgili birçok bakış açısının bulunduğu bu ortamda Mobius un bu yaklaşımı boğalar için bir nebzede olsun ferahlatıcı bir açıklama oldu.

8 Aralık 2011 Perşembe

Varantın Fiyatını Belirleyen Unsurlar

1.4 Varantın Fiyatını Belirleyen Unsurlar

- Varant fiyatını belirleyen en temel unsur Dayanak Varlık fiyatıdır.

- Bunların yanında, Delta, Teta, Vega, Rho, Omega, Gama gibi değerler de var.

Delta: Varantın Dayanak varlığının fiyat hareketlerine karşı duyarlılığını ifade eder

Teta: Varantın vadesine bağlı olarak günlük kaybettiği değeri ifade eder.

Vega: Dayanak varlığın fiyatının oynaklığına varantın verdiği tepkiyi ifade eder.

Gama: Delta'yı belirleyen faktörlerden birisi, tekniği biraz karışık..

Rho: Faiz oranlarındaki değişikliğin varantı ne oranda etkileyeceğini belirler.

İyi ama neden bilmemiz gerekiyor, doğru varantı seçmek için tabi ki...


6 Aralık 2011 Salı

Varantlarda İşlemler

1.3 Varantlarda İşlemler

- İlk konuda söylediğim gibi, varantlarda normal hisse senetlerinde olduğu gibi alınıp satılabilir, SÜREKLİ aktif satış vardır. Ama dikkat edilmesi gereken konu varantın makas aralığı yani alış ve satış fiyatı arasındaki fark.. Bazen 3-4-5 kademeye kadar ulaşabiliyor bu aralık, endeks varantlarında o kadar sık rastlanan bir durum değil.

- Varant işlemi tüm aracı kurumlarda, bildiğim kadarıyla bankaların hepsinde de

yapılabiliyor, banka üzerinden yapacaksanız ayrıca şubenize gidip açtırmanız gerekebilir.

- Varantlarda açığa satış yoktur.

- Emir iptali, emir iyileştirme yapılabilir.

- Serbest marj kullanılır, yani alım satım fiyatlarında alt-üst limit yoktur.

- Varantlar al bekle ürünleri DEĞİLDİR. Vadesi dolan varantların hemen hemen hepsi sıfırlanır, bugüne kadar öyle oldu :)

- Şahsım adına en fazla 3 gün tutuyorum elimde, bazen günlük, bazen seanslık, bazen de 3-5 dakikalık bile alım satım yapmaya elverişlidir.

Varant Çeşitleri

1.2 Varant Çeşitleri

- Varantların çeşitlerine ve dayanak varlıkları inceleyelim, İki çeşit varant var alım(call) ve satım(put) varantları,

*Alım varantı: Dayanak varlığın fiyatı artarken, değer kazanır.

*Satım varantı: Dayanak varlığın fiyatı düşerken, değer kazanır. Tam tersleri de geçerlidir.

Varantları alım mı, satım mı nerden bilecez, o da şu şekilde oluyor;

İlk iki hane Dayanak varlığın cinsini belirler;

OZ=Endeks Varantları,

GA=Garanti Bankası

IS= İş Bankası

KC= Koç holding,

TC= Turkcell

TH= Türk Hava Yolları

YK= Yapı Kredi

EK= Emlak GYO

AK= Akbank

ER= Eregli

HA= Halk bank

TU= Tupras

Son hane V, varant olduğunu belirtmek için kullanılır.

Dayanak varlık simgesinden sonraki "D" ayırma birimi gibi düşünün.

İhraççı kurumu simgeler,

D= Deutsche bank

I= İşbankası

Ayırma biriminden sonraki ilk harf "A" "B" "C" ise alım

Ayırma biriminden sonraki ilk harf "P" "R" "S" ise satım varantları

Örnekler:

ozdAG,ozdBH,gadAN,kcdAH alım varantları

ozdPR,ozdSYi,gadRV,kcdPZ satım varantları

Şunu açıkça belirteyim, Endeks ve Garanti hariç hiçbir varantla işlem yapmıyorum, bana göre bu diğer dayanak varlıklar bu işi beceremiyorlar,

Nasıl yani; bunu ilerleyen konularda örneklerle açıklayacağım.

Varant Nedir?

1.1 Varant nedir?

-Teknik tanımı kullanım amacımızdan biraz farklı, örneklendirerek açıklamak daha uygun olacak, misal olarak garanti bankasının hisselerini ele alalım, elimizde 1000lot 6liradan garanti hisseleri var, 6000liralık yani.. Önümüzde piyasada dalgalı bir süreç var ve biz bu süreçte başka işlerle meşgulüz, bu durumda 1000lot satım varantı alırsak, ve atıyorum garantinin fiyatı 5.8lira oldu, o aldığımız varantlar öyle değer kazanır ki aradaki zararı karşılar,,, bunu yapabilmek için spotta elimizde dayanak varlık olmalı, bu uygulamayı aklınızdan çıkarın, çünkü hiç kimse varantlarda bu amaçla işlem yapmıyor.. Şimdi diyorsunuz, e ne yapılıyor bu varantlarda.. geliyoruz,,

-Varantlar hisse senedi gibi, aktif seans saatlerinde işlem yapılabilen yatırım araçlarıdır, ama varantları hisse senetleriyle karıştırmamalıyız, hisse senetlerinin taban fiyatları vardır, ama varantlarda taban fiyat 0'dır.. Bu ne demek tüm paranız sıfırlanabilir.

-Varantlarda hem düşen piyasada, hem yükselen piyasada kâr yapılabilir, Kaldıraç etkisi çok büyük, Arz-Talep meselesi yok, varantın fiyatını ihraç eden kurum belirler, İhraç eden kurum fiyatı neye göre belirliyor peki? Varantın dayanak varlık fiyatı,

5 Aralık 2011 Pazartesi

CEO, CFO sonra CHO'muz da oldu!


CEO, CFO sonra CHO'muz da oldu!
haber no:62

CEO, CFO derken iş dünyası yeni bir unvan daha yarattı: CHO (Chief Happiness Officer), yani mutluluk yöneticisi! Çalışanlarını mutlu etmek için sadece maaşın yeterli olmadığını keşfeden şirketler, ‘parayla saadet olmadığını’ doğrularmışçasına mutluluk yöneticisi arayışına girdi. Çünkü işyerinde mutlu olmak için sadece maaş, ikramiye ya da iyi bir kartvizit yetmiyor, çalışanlar artık çok daha fazlasını istiyor.

Dünyada ‘İşte Mutluluk Projesi’ni (Happy at Work) yaratan isim, IBM, DaimlerChrysler, Pfizer, Lego ve PwC gibi dünya devlerine ‘mutluluk danışmanlığı’ yapan Danimarkalı yazar Alexander Kjerulf. Mutluluk yöneticisi Kjerulf’a göre, yeni nesil çalışan­lar 50 yıl öncesinden farklı düşünüyor ve işyerinde mutlu­luk eskiye göre çok daha fazla gündemde. Kjerulf diyor ki, “Ne iş yaptığım önemli değil, yeter ki iyi para ver­sinler” diyen kitle, yerini işyerin­de hem para hem de huzur iste­yen yeni jenerasyona bırakmış du­rumda...” Yapılan araştırmalar da bunu doğruluyor: Çünkü işyerinde mutlu olanlar verimliliği yükseltiyor, bu da beraberinde başarıyı getiriyor.

Türkiye’de DeFacto başlattı

Türkiye’de bünyesine ‘mutluluk yöneticisi’ni katan ilk şirket ise hazırgiyimci DeFacto. Şirketlerin hedeflerine ancak gönülden bağlı ve yüksek performans gösteren çalışanlarla ulaşabileceğini belirten DeFacto Mutluluk Yöneticisi Gülbeniz Akduman, “Bağlılık ve yüksek performansın ancak mutlu çalışanlarla mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Bu konuyu sürekli gündemde tutmak ve gereken önemi göstermek için sabah işe geldiğinde ilk işi çalışanların mutluluğunu düşünmek olan bir birim kurmaya karar verdik ve Mutluluk Departmanı’nı kurduk” diyor. 2011 Nisan ayında Mutluluk Yönetimi projesine başladıklarını ifade eden Akduman, çalışan memnuniyeti anket sonuçlarını da dikkate alarak 2011 ve 2012 aksiyonlarını belirleyerek, aşama aşama uyguladıklarını söylüyor. Akduman, 5 kişilik ekibiyle, çalışanların iş tatmini açısından mutlu olmalarını sağlamak, onları dinlemek, sorunlarına çözüm üretmek ve motivasyonlarını yüksek tutmak için çalışıyor.

Ofiste keman, çikolata...

Şirketeki ismi Gülen Abla olan Gülbeniz, bazı uygulamalarını da şöyle anlatıyor: “Rahat koltuk, TV, bilgisayar, kitap ve dergilerin bulunduğu bir ‘Mutluluk Odası’ oluşturduk. Her Çarşamba düzenlediğimiz ‘Sıkıntıları Atma Günü’nde çalışanlarımız yüz yüze Gülen Abla ile konuşarak veya e-posta, telefon yolları aracılığıyla paylaşımda bulunabiliyorlar. Şu ana kadar 102 çalışanımızla görüşüldü ve önerilerin yüzde 80’i sonuçlandırıldı. Örneğin; fazla mesai, çalışma saatleri, servis güzergâhları, sağlıklı beslenme gibi genel konuların dışında özel sorunlar da var. Ayrıca çalışanlarımızın anlık mutluluk seviyelerini ‘Mutluluk Ölçer’ ile sanal ortamda ölçüyor ve gerekli hallerde ‘Anlık Vitaminler’ dediğimiz aksiyonlarla mutluluk seviyemizi arttırıyoruz. Örneğin; hiç beklemediğimiz bir anda bir kemancı elinde çikolata ile ofise gelebiliyor veya çalışma masasının başında gitarla serenat yaptırabiliyoruz...”

DÜNYANIN EN MUTLU ŞİRKETLERİ!
Hilton
Lego
PWC
Chrysler
IBM
Volvo
IKEA

Dünyaca ünlü Danimarkalı yazar ve mutluluk yöneticisi Alexander Kjerulf, iş hayatında sürdürülebilir başarının tek adresi olarak çalışma ortamında mutlu olmayı gösteriyor.

Şirketlerin rekabette CHO ihtiyacı artacak

Dünyanın en büyük insan kaynakları danışmanlık şirketi Randstad’ın Operasyon Müdürü Tuğçe Güzelçiftçi de, şirketlerin yeni bir kavram olarak CHO’lara ihtiyaçlarının değişen düzende hızla artacağını söylüyor. Güzelçiftçi, mutluluk yöneticisi kavramını şöyle değerlendiriyor: “Her geçen gün artan rekabet ortamında, şirketlerin en kıymetli değeri olan insan kaynağını elde tutmak ve verimli bir şekilde kullanmak için, çalışan mutluluğu ve memnuniyetini sağlamanın önemini görmeleri CHO kavramını beraberinde getirdi. Çalışanların mutluluğunu arttıran CHO’ların önemi önümüzdeki dönemlerde şirketler için daha da artacak.”

TALEP

TALEP
ders no:3
konu:talep

Talep: Satın alma gücü olan
bireylerin ekonomik mal ve
hizmetlere karşı gösterdikleri
istekleridir.

insanların gereksinmelerini gidermek yönünde davranışta bulunması talebi do¤urur.
Talep, satın alma gücü bulunan bireylerin ekonomik mal ve hizmetlere karşı
gösterdikleri istekleridir.
Bir mala olan talepten söz edebilmek için koşulların bir arada olması
gerekir:
• Mala karşı duyulan gereksinme ya da istek
• Malın karşılığını ödeme isteği
• Karşılığı ödeyebilecek gelir düzeyi

İşletme Ekonomisi - TEMEL KAVRAMLAR , Üretim ve Üretim Faktörleri

İşletme Ekonomisi - TEMEL KAVRAMLAR , Üretim ve Üretim Faktörleri

ders no: 2
konu:
İşletme Ekonomisi - TEMEL KAVRAMLAR , Üretim ve Üretim Faktörleri

Üretim ve Üretim Faktörleri


İnsanın birincil ve ikincil ihtiyaçlarını karşılayabilecek çok sayıda mal ve hizmetler vardır. Bunlardan ancak çok küçük bir kısmı doğada veya çevrede hazır bir biçimde bulunur. İhtiyaçları giderebilen mal ve hizmetlerin hemen hemen tümü, insan emeği (işgücü) ve sermaye gibi faktörlerin doğal kaynaklara, (doğa, hammadde) uygulanması sonucu elde edilir. İşte doğal kaynaklara sermaye ve insan emeği uygulanması işlemine" üretim" adı verilir. Örneğin, ağaç bir doğal kaynaktır, tek başına veya olduğu gibi, çoğu durumlarda, insan ihtiyacını karşılamaz. Ancak insan emeği ağacı bazı makina ve yardımcı maddelerle işleyerek insan ihtiyacını gideren masa, dolap, kapı ve benzeri gibi mamuller biçimine dönüştürülebilir. Yine toprak bir doğal kaynaktır. Tek başına insanları doyuracak buğdayı veremez. Buğdayın elde edilmesi için toprak yanında insan emeğine, tohuma, çeşitli ilaçlara ve toprağı sürüp eken makinalara (sermayeye) ihtiyaç vardır.
Üretimde amaç, insan ihtiyaçlarının karşılanması veya tatmin edilmesidir. Bu nedenle, mal ve hizmetlerin üretilmesi dışında, depolanması, taşınması ve satılması da, insan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olduğu için, üretim faaliyeti kapsamına girebilir. Bu açıdan üretim, "insan ihtiyaçlarını gideren mal ve hizmet1eri elde etmek amacıyla yapılan her türlü çaba veya faaliyet" olarak da tanımlanabilir.
Mal ve hizmetleri ortaya koymak, kısaca üretimde bulunabilmek için bir takım öğelerin bulunması ve bunların birleştirilmesi gerekir. Örneğin, buğdayı elde etmek için tarla, tarlayı sürmek için traktör, traktörü kullanmak için insan gibi öğeler gereklidir. işte bu öğelere "üretim faktörleri (öğeleri)" adı verilir. Üretim faktörleri, "üretim girdileri" veya kısaca "inputlar" olarak da adlandırılır.
Üretim eyleminde bulunabilmek için başlıca üretim faktörleri nelerdir? Bu sorunun işletme ve, iktisat (ekonomi) bilimlerinde değişik biçimlerde yanıtlandığını görmekteyiz.
Ekonomi bilimine göre başlıca üretim faktörleri şunlardır:
Emek (işgücü-insan gücü), Sermaye, Doğa (tabiat-doğal kaynaklar), Girişimci (müteşebbis)
Son yıllardaki ekonomi literatürünün de yukarıdaki öğelere "teknoloji" faktörünün de eklendiği görülmektedir.
Öte yandan işletme bilimi literatürüne göre başlıca üretim faktörleri şunlardır:
Emek (işgücü), Sermaye, Girişimci (müteşebbis), Teknoloji (üretim yöntemi).
Emek:
İnsanların veya iş görenlerin bir işte ortaya koydukları bedensel ve düşünsel (zihinsel) Çabalara emek veya işgücü adı verilir. Üretim faktörleri arasında en önemli olanı emek faktörüdür. Zira insan faktörü olmadan, diğer üretim faktörlerinin kendi başına üretimde bulunmaları düşünülemez. Diğer üretim faktörlerini toplayan, bunları üretim sürecine sokan ve yönlendiren insanın kendisidir.
Doğa
: Tabiat, toprak veya doğal kaynaklar adı verilen doğa, yeryüzünün altında ve üstünde bulunan tüm kaynakları kapsamaktadır. Örneğin, toprak, su, maden ve mineraller, petrol ve orman önemli sayılabilen doğal üretim faktörlerini oluştururlar.
Sermaye
: Sermaye sözcüğü halk dilinde, ekonomi ve. işletme bilimlerinde değişik anlamları ifade etmektedir
Halk dilinde sermaye, kişilerin tüm varlıklarını içine alan servet karşılığı olarak veya çoğu kez "para" anlamına gelmektedir.
Ekonomistler, sermaye tanımında para anlayışından uzaklaşmışlar ve mal ile ilgili içerik kazandırmışlardır. Ekonomi biliminde sermaye "doğada serbest biçimde bulunmayan fakat insan tarafından üretilmiş üretim araçları" olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, üretimde kullanılan her türlü makina, alet, donanım ve binalar gibi fiziki üretim araçları
İşletme biliminde sermaye ise, "işletmenin amacına ve üretim faaliyetlerine uygun olarak toplanmış maddi ve gayri maddi varlıkların tümü" biçiminde tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre sermaye, işletmenin sahip olduğu tüm maddi ve gayri maddi varlıkları içine alır. Ekonomistler tarafından ayrı bir üretim faktörü olarak sınıflandırılan "doğa veya doğal kaynaklar", işletmecilere göre işletme varlıkları veya kısaca sermaye faktörü kapsamı içine alınmaktadır. Diğer bir deyişle, ekonomi bilimine göre bağımsız bir üretim faktörü olan doğa, işletme biliminde ancak sermayeyi oluşturan öğelerden biri durumundadır.
Öte yandan muhasebe ve finansman disiplinlerine göre sermaye, işletme sahip yada ortaklarının işletmeye getirdikleri ve üzerinde bizzat hak sahibi oldukları öz kaynaklar olarak tanımlanır (1). Diğer bir deyişle burada sermaye, işletmeye ait varlıklar ile işletmeye gelen yabancı kaynaklar (borçlar) arasındaki farkı yani öz kaynakları ifade eder.
Sermayenin bir bölümünü. oluşturan "maddi varlıklar" genelde "maddi sermaye" olarak da tanımlanabilir. Maddi varlıkları oluşturan başlıca öğeler şunlardır: İşletmenin üzerinde kurulduğu arazi, işletmenin sahip olduğu doğal kaynaklar, binalar, ambarlar, depolar, yollar, atölye, laboratuvar, makina, aletler, donanımlar, taşıt araçları, hammaddeler, yardımcı maddeler, işletme malzemeleri,mamüller, yarı mamuller ve işletmenin sahip olduğu nakit veya para tutarı gibi.
Sermayenin diğer bölümünü oluşturan "gayri maddi varlıklar" ise, genellikle "maddi olmayan" veya "gayri maddi sermaye" olarak da düşünülebilir. Gayri maddi varlıklar ise, elle tutulup gözle görülmesi olanaklı olmayan teknik bilgi (know-how), lisans ve patent hakları, markalar (alameti farikalar) iştirakler ve imtiyazlar gibi öğelerden oluşur.
Teknoloji:
Modern literatürde teknoloji sözcüğünün çok değişik biçimlerde tanımlandığı ve böylece üzerinde görüş birliği olan, bir tanıma rastlanılmadığı gözlemlenmektedir. Ekonomistler teknolojiyi, "yeni bir malı üretme, bilinen malları geliştirme yöntemi" veya "mal, ve hizmetleri üretmek için uygulanan her türlü yöntemler'" biçiminde tanımlamaktadırlar. İşletmeciler, teknoloji faktörünü daha geniş kapsamlı olarak ele almaktadırlar. Bunlara göre teknoloji, işletmenin sadece üretim işlevinde uygulanan bir yöntem veya kısaca üretim yöntemi değil, işletmenin tüm işlevlerinde karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik, "tüm yöntemler" bütünüdür. Daha açık bir anlatımla, işletmeciler teknolojiyi, "mal ve hizmetlerin tasarımı (planlanması), üretimi, geliştirilmesi' ve dağıtımı (pazarlanması) gibi işlevleri olanaklı kılan mühendislik ve yönetime ilişkin bilgilerin tümü" olarak tanımlamaktadırlar.
İşletme
Ekonomik mal ve hizmetler, üretim faaliyeti sonucunda elde edilirler. Çünkü, doğada, çok az sayıda veya miktarda mal veya hizmetler mevcut biçimiyle ve hiç bir emek harcamadan insan ihtiyaçlarını tatmin eder. işte insanların ihtiyaç duyduğu ekonomik mal ve hizmetlerin üretimini üstlenen birimlere işletme adı verilir. İşletmeler mal ve hizmetlerin üretimi yanında, bunların tüketicilere ulaşması veya pazarlanması faaliyetini de yürütürler. O halde, işletmeler mal ve hizmetlerin üretimini ve/veya pazarlanmasını üstlenen birimler olarak düşünülmelidir. Bir ülke ekonomisinin önemli bir bölümü, değişik alanlarda faaliyetlerini sürdüren çok sayıda irili ufaklı binlerce hatta onbinlerce işletmeden oluşur. Nasıl ki bir ülke ekonomisini bir insana, bir canlıya benzetirsek, işletme de hücre veya hücreler grubudur, diyebiliriz. Bu işletmelerden bazılarının sadece mal üretiminde, bazılarının hizmet üretiminde ve bir kısmının da her ikisinin (mal ve hizmetler) üretiminde, faaliyet gösterdiklerini görürüz. Örneğin, ülkemizdeki Pirelli Lastik Fabrikası lastik, Ataş Rafinerisi petrol ürünleri ve Devlet Üretme Çiftlikleri tarımsal ürünlerin üretimini üstlenirken; İş Bankası ve Ziraat Bankası gibi işletmeler bankacılık hizmeti, bir turizm İşletmesi ulaşım ve dinlenme hizmeti: -Sosyal Sigortalar Kurumu sosyal güvenlik hizmetinin yerine getirilmesi faaliyetlerinde bulunurlar. Genellikle büyük işletmelerin çoğu, kendilerine bağlı pazarlama kuruluşları olduğu için hem mal üretimi hem de pazarlama hizmeti faaliyetlerini bir arada ürütürler. Bu açıklamaların ışığı altında, işletme "ekonomik ürün veya hizmet üretmek ve/veya pazarlamak için faaliyette bulunan kuruluşlar" olarak tanımlanır. Genellikle işletmeler üretim faaliyetinde bulunurken kar amacını güderler. Bu açıdan da işletme, "üretim faktörlerini bir araya getirerek, kar elde etmek amacıyla, üretim faaliyetinde bulunan ekonomik bir ünite" olarak tanımlanabilir. Çeşitli eserlerde işletmenin farklı tanımları verilmekte ise de üzerinde görüş birliği olan en ortak tanım kanaatimizce şöyle olmalıdır: "İşletme, insan gereksinimlerini karşılamak ve kar elde etmek amacıyla ekonomik mal ve hizmetleri üretmek veya pazarlamak için faaliyette bulunan bir örgüttür."
Girişim (Teşebbüs)
Teşebbüs veya girişim sözcüğü genelde işletme kavramı ile aynı anlama gelmektedir. Bu nedenle, uygulamada teşebbüs ve işletme sözcükleri çoğu kez birbirinin yerine kullanılmaktadır. Bazen işletme ile teşebbüs arasında bir ayırım yapıldığını ve teşebbüsün işletmeye göre daha geniş bir örgüt sayıldığını görmekteyiz. Bu yaklaşıma göre, işletme "teknik" bir birimdir. Fabrika, atölye, büro ve mağaza gibi. Teşebbüs ise; hukuki, iktisadi ve mali bir birimdir, bir veya birden çok işletme kurup işleten bir örgüttür. Örneğin, Sümerbank bir teşebbüs olup, kendisine bağlı iplik, yün, kumaş, basma, bez fabrikaları gibi birçok işletmeye sahiptir. Kanımızca teşebbüs ile işletmeyi birbirinden ayrı varlık veya örgüt olarak görmek yapay (suni) bir ayırımdır. Bu nedenle de, kitabımızda bu iki sözcük aynı anlamda kullanılacaktır.
Girişimci (Müteşebbis) Üretim faktörlerinin ve bir grup insanın düzensiz bir araya getirilmesi ile bir işletme kurulamaz. Neyin üretileceğine, üretilen ürünlerin kimlere satılacağına, türlü işlerin kimler tarafından yapılacağına, gelirlerin ve giderlerin ne olacağına bir kişi veya bir grup kişi karar vermeli ve kaynakları etkin bir biçimde harekete getirmelidir. Bu işlevlerin yerine getirilmesi girişimci (işadamı) veya işletme yöneticisinin görevidir. Böylece girişimci (müteşebbis), kar sağlamak amacıyla işletmeyi kuran ve genellikle harekete geçiren kişidir. Başkalarının gereksinimini karşılayacak ürün ve hizmetlerin ortaya konulması için üretim faktörlerinin tedarikini ve bu faktörlerin üretim sürecine sokulmasını temin eden kişidir. İşletmenin kurulması görevini üstlenmesi dışında, girişimcinin çalışma alanı çok geniştir. Girişimci işletmenin riskini üzerine alması dışında işletmenin her türlü teknik konularında bilgi sahibi olan, yeni mallar ortaya koyan, yeni üretim yöntemleri uygulama ve ürünlerin pazarlanması hususunda yeteneği olan kişidir. Bu açıklamaların ışığı altında girişimci, "işletmeyi kuran, mal veya hizmet üretimi ve/veya pazarlanması için üretim faktörlerini bir araya getirip birleştiren, kar amacı güden ve risklere katlanan kişidir". Girişimci işletmenin hem sahibi hem de yöneticisi olabileceği gibi, yönetim görevini başkalarına devredebilir. Genellikle büyük işletmelerde girişimci ve yönetici kadrosu birbirinden ayrılmıştır.
Yönetici
Yönetici, "kar ve riski başkalarının olmak üzere, ürün veya hizmet üretimi için üretim faktörlerini bir araya getirip birleştiren ve işletmeyi çalıştırma sorumluluğu olan kişidir". Buradan anlaşılacağı gibi yöneticiyi girişimciden ayırt eden nitelik, yöneticinin işletme karına ortak olmaması ve muhtemel zararlara katlanmamasıdır. Yönetici işletmenin işlevlerini yürütmekle ve işletme sahibine karşı sorumludur. Yöneticiler işletmenin amacını saptar, daha sonra işletmeyi amaca doğru yöneltir. Amaca kolay, en iyi gidilecek yolları bulur, kararları verir, üretim faktörlerinin tedarikini ve düzenlenmesini yapar. İşletme faaliyetlerinin en etkin biçimde örgütlenmesini sağlar, insan öğesini örgütler, nezaret eder, işlerini çalışanlara benimsetir.

İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI

İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI

ders no:1
konu: işletmelerin sınıflandırılması.
İşletmeler çeşitli açılardan sınıflandırılır. Diğer bir deyişle, değişik esas veya ölçütlere göre değişik türde işletmelerden söz edilir. Örneğin, ekonomideki sektörlere dağılımlarına göre tarım, endüstri, hizmet işletmeleri; hukuki (yasal) yapılarına göre anonim, kollektif, adi ortaklıklar; büyüklüklerine göre büyük ve küçük işletmeler gibi.

İşletmeciliği iyi kavramak için çeşitli açılardan işletmelerin sınıflandırılmasını veya işletme türlerini bilmek gerekir.
Genellikle işletmeler yedi yönden sınıflandırılır:
1. Faaliyet Alanlarına (işlevlerine) göre,
2.
Tüketicilerin (alıcıların) türüne göre,
3.
Üretilen mal ve hizmet türüne göre,
4.
Üretim faktörlerinin mülkiyetine göre (sahipliğine göre),
5.
Büyüklüklerine göre,
6.
Hukuki (yasal) yapılarına göre,
7.
Birlikler (işletmelerin birleşmeleri)
A- Faaliyet Alanlarına Göre İşletmeler
Faaliyet alanlarına göre işletmeleri üç grupta sınıflandırmak olanaklıdır:
1. Üretici işletmeler,
2.
Hizmet işletmeleri,
3.
Satıcı işletmeler veya pazarlama kurumları.
1- Üretici İşletmeler
Genellikle mal veya fiziksel ürün üreten tarım, inşaat ve sanayi sektörlerinde faaliyetlerini sürdüren işletmelerdir. Örneğin, domates, patates, buğday, pumuk gibi tarımsal ürünleri üreten işletmeler; yol, köprü, baraj, konut yapımı işleriyle uğraşan inşaat işletmeleri; her türlü tekstil ürünleri, demir-çelik, çimento, gübre, makina, buzdolabı radyo, televizyon, sabun, deterjan, kâğıt, kalem gibi dayanıklı ve dayanıksız malları üreten işletmeler bu gruba girer.
2- Hizmet İşletmeleri
Bunlar bir hizmetin yerine getirilmesi veya hizmet üretimi ile uğraşan işletmelerdir. Örneğin, beraber dükkânları, lokantalar, oteller; doktor, avukat, mali müşavir büroları; banka, sigorta şirketleri; taşıma ve depolama şirketleri; elektrik, havagazı, su ve sağlık hizmetlerini yürüten işletmeler gibi.
3- Satıcı İşletmeler (Pazarlama Kurumları)
Genellikle ticaret sektöründe çalışan toptancılık, yarı toptancılık ve perakendecilik yapan işletmelerdir. Bunlar çoğu kez üretici işletmelerin ve bazen de hizmet işletmelerinin mal ve hizmetlerini tüketicilere aktaran toptancı, yarı toptancı, perakendeci komisyoncu gibi pazarlama kurumlarından oluşurlar.
B- Tüketicilerin Türüne Göre İşletmeler
Tüketicilerin türüne göre işletmeler iki grupta toplanır:
1.
En son (nihai) tüketiciler için mal ve hizmet üreten işletmeler,
2.
Diğer işletmeler için mal ve hizmet üreten işletmeler.
Bir kısım işletmelerin ürettikleri malları, bizler veya aile üyeleri gibi en son tüketiciler alıp kullanırlar veya tüketirler. Örneğin, yiyecek, içecek maddeleri, giyim eşyası her türlü ev alet ve gereçleri gibi.
Bazı işletmeler ise, doğrudan doğruya en son tüketiciler yerine, diğer işletmelerin ihtiyaç duyduğu malları ve özellikle üretim mallarını üretirler. Örneğin, ayakkabı, tekstil ürünleri imalinde kullanılan ma-kinaları yapıp satan işletmeler, her türlü ev araç ve gereçlerin yapımında kullanılan makina ve tazgâhları imal eden işletmeler gibi.
Yukarıda belirtilen iki tür tüketicinin aynı malı satın aldıkları da görülür. Örnek olarak, buzdolabı, elektrik hem en son tüketiciler hem de öteki işletmeler tarafından satın alınabilir. İki tür tüketici de aynı tür telefon ve havagazı, su vb. hizmetlerden yararlanır. Böylece aynı işletme iki tür tüketiciye yönelik üretim yapmakla daha geniş bir paza*ra sahip olur.
C- Üretilen Mal ve Hizmet Türüne Göre İşletmeler
Üretilen mal ve hizmet türüne göre işletmeler, şu ana grup veya sektörlere ayrılarak da sınıflandırılabilir:
1. Tarım, ormancılık, avcılık ve balıkçılık işletmeleri,
2.
Madencilik ve taş ocakları işletmeleri,
3.
Sanayi ve endüstriyel işletmeler,
4.
Ticaret işletmeleri, banka işletmeleri,
5.
Taşıma ve depolama işletmeleri,
6.
Hizmet işletmeleri gibi.
Yukarıda sınıflanan gruplar da tekrar alt gruplara ayrılabilirler. Örneğin, endüstriyel işletmeler kendi aralarında gıda maddeleri
işletmeleri, dokuma sanayi işletmeleri, madeni eşya imal eden işletmeler gibi. Hizmet işletmeleri arasında sağlık kuruluşları, yasal hizmetleri sunan işletmeler, dükkânlar, lokantalar sayılabilir.
D- Üretim Faktörlerinin Mülkiyetine Göre işletmeler
İşletmelerin mülkiyet açısından sınıflandırılmasının dayandığı ölçüt, işletme üretim faktörlerinin ve özellikle sermayesinin özel kay*naklardan veya kamusal kaynaklardan yada karma bir biçimde hem özel hem de kamu kaynaklarından sağlanmasıdır. Bu sınıfa giren işletmeler 3 grupta toplanabilir.
1. Özel işletmeler,
2.
Kamu İşletmeleri,
3.
Karma İşletmeler,
4.
Yabancı Sermayeli İşletmeler
1- Özel İşletmeler
Genellikle sermayesinin tamamı veya büyük bir bölümü özel kişilere ait olan işletmelerdir. Özel işletmelere günlük yaşamımızda karşılaşılan çok değişik örnekler verilebilir. Bir çiftlik, bir ayakkabı veya giysi mağazası, bir torna atölyesi, Yapı Kredi Bankası, Koç Holding özel sektöre mensup veya özel işletmelerdir. Ülkemizde özel işletmeler hemen hemen her sektöre dağıtılmış, ulusal gelirin büyük bir bölümünü üreten, kamu işletmelerine göre nisbeten küçük hacimli, fakat sayıları çok olan işletmelerdir.
2- Kamu İşletmeleri (KİT'ler)
Sermayelerinin tamamı veya büyük bir kısmı kamu tüzel kişilerine ait olan işletmelerdir. Kamu işletmelerine örnek olarak Eti-bank, Sümerbank, Türkiye Demir-Çelik İşletmeleri ve Türkiye Kömür İşletmelerini verebiliriz. Kamu işletmelerinin toplam sayısı azdır ve daha ziyade endüstriyel üretim alanında faaliyet gösterirler. Ülkemiz açısından büyük önem taşıyan kamu işletmelerinde mülkiyet devlet özel idare veya belediye gibi kamu kurumlarına aittir. Kamu işletmeleri, toplumun kültürel ve sağlık gereksinimlerini karşılamak veya ülkedeki iktisadi faaliyetleri düzenlemek için kurulurlar.
Türk ekonomisinde "Kamu İktisadi Teşebbüsleri" yada kısaca "KİT" ler olarak bilinen ve uzun süredir varlıklarını sürdüren kamu işletmeleri önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizdeki KİT ler, "Kamu İktisadı Kuruluşları (KİK)" ile "İktisadi Devlet Teşekkülleri (IDT)" nin ortak adıdır. Nitekim 1984 yılına kadar sa*dece İktisadi Devlet Teşekkülleri (IDT) olarak bilinen kuruluşlar 8.6.1994 tarih ve 233 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile yeniden düzenlenerek Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT ler) olarak tanımlanmış, bunlarda İktisadi Devlet Teşekkülleri (IDT) ve Kamu İktisadi Kuru*luşları (KİK) diye iki gruba ayrılmıştır.
İktisadi Devlet Teşekkülleri, sermayelerinin tamamı dev*lete ait, iktisadi alanda tamamen ticari esaslara göre faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleridir. IDT'leri ticari esaslara göre faaliyette bulunurlar ve bunlar için kârlılık önde gelir. Ülkemizde halen faaliyette bulunan bazı iktisadi devlet teşekkülleri şunlardır: Türkiye Kalkınma Bankası, TC Ziraat Bankası, Halk Bankası, Sümerbank, Etibank, Türkiye Emlak Bankası A.Ş., Türkiye Seliloz ve Kağıt Fabrikaları (SEKA), Türkiye Çimento ve Toprak Sanayi T.A.Ş. (ÇİTOSAN), Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri, Türkiye Petrolleri Anonim Or*taklığı (TPAO), Petkim Petrokimya, A.Ş., Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. (Azot Sanayii A.Ş.), Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Devlet Mal*zeme Ofisi (DMO), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (TÜRK-ŞEKER), Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Et ve Balık Kurumu (EBK), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK), Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Yem Sanayi A.Ş. Orman Ürünleri Kurumu (ORÜS), Türkiye Gemi Sanayi A.Ş., Türkiye Demirci*lik İşletmeleri (TDİ).
Kamu iktisadi Kuruluşları (KİK ler), ise, sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Bu kuruluşların asıl amacı, kamu hizmeti yönü ağır ba*san faaliyetleri yürütmek ve görevlerini yerine getirirken sosyal fay*da yaratmayı ön planda tutmaktır. Mevcut durumda Türkiye'de faaliyette bulunan başlıca KİK'ler şunlardır: Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), TC Devlet Demiryolları İşletmeleri (TCDD), TC Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi (PTT), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMI), Türk Hava Yolları A.O. (THY), Çay İşletmeleri (ÇAY-KUR), Tekel İşletmeleri (TEKEL), Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve Savunma Donatım İşletmeleri Genel Müdürlüğü,
Kamu işletmelerinin kurulmasını gerektiren başlıca nedenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz:
a) Kamu işletmeleri ekonomik yaşamın günden güne gelişmesinin, sosyal devlet anlayışının anayasalarca da kabul edilmiş olmasının, böylece devletin politik bir örgüt olduğu kadar ekonomik ve sosyal bir Örgüt durumuna gelerek bir çok görevleri yüklenmiş olmasının sonucu*dur. Bu nedenle, özellikle Cumhuriyet döneminin kuruluş yıllarından başlayarak günümüze kadar Devlet, ekonomik yaşama ciddi bir şekilde müdahale etmiş ve kamu yararı açısından birçok işletmelere sahip ol*mak zorunluluğunu hissetmiştir. Ancak son yıllarda Devlet bu işlevini özelleştirme hareketi ile özel sektöre devir etme eylemine girmiş bu*lunmaktadır.
b)Her ekonomik alanda bir kâr garantisi yoktur. Özel sektör kâr garantisi olmayan yerde faaliyette bulunamaz. Oysa devlet politik ve kamu ihtiyaçları yönünden kârlı olmayan alanlarda da faaliyet göstermek zorundadır.
c) Nihayet geri kalmış yeterli sermayeye sahip bulunmayan
ülkelerde devlet, gelişmeyi hızlandırmak, özel sektöre önderlik yapmak, ihtiyaçları yönünden kârlı olmayan alanlarda da faaliyet
göstermek durumunda kalmıştır.

Türkiye'de kamu işletmeleri hukuki yapıları açısından aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
1. Genel bütçeli idarelere (dairelere) bağlı işletmeler,
2.
Katma bütçeli idarelere bağlı işletmeler,
3.
Özerk bütçeli devlet işletmeleri (kuruluşları),
4.
Yerel idarelere ait (özel bütçeli) işletmeler,
5.
Müessese, bağlı ortaklık ve iştirakler.
Yukarıdaki işletme türlerini ele almadan önce sınıflamamada söz konusu bütçe türlerini açıklamak yararlı olacaktır. Makro açıdan bütçe türleri: Genel Bütçe, Katma Bütçe, Özel Bütçeler, Özerk Bütçeler ve Konsolide Bütçeler diye 5 grupta sınıflandırılabilir (1).
Genel Bütçe, bir devletin gelecek döneme ilişkin gelir ve gider kalemlerini gösteren ve bunların yürütülmesine izin veren bir tasarruf ya da belge olarak tanımlanabilir (2). Genel Bütçedeki gelirler, büyük ölçüde devletin topladığı vergi gelirlerinden ve kısmende alınan borçlardan oluşur. Bu gelirler Hazine tarafından toplanır ve bunların tahsisi de yine Hazine tarafından yapılır.
Kamu kesiminde yarı kamusal mal üreten yada hizmet veren bazı kuruluşların bütçeleri genel bütçeden ayrılır. İşte giderlerinin bir kısmı hizmetleri kullananlar yada yararlananlardan alınan ücret, fiyat, harç biçimindeki özel gelirlerle; diğer bir kısmı da, genel bütçeden yapılan ve "Hazine Yardımı" denen kaynaklarla karşılanan bütçelere katma bütçe ve bu tür bütçeye sahip olan idarelere de katma bütçeli idare denir. Katma bütçeli idarelerin gelirleri giderlerinden fazla olduğu za*man öz gelir fonları genel bütçeye aktarılır; öz gelirler yetmediği tak*dirde de, hizmetin gerçekleşmesi için gereken ödenek, genel bütçedeki Hazine yardımı denen kaynakla karşılanır. Türkiye'de "Devlet Bütçesi" denilince, genel ve katma bütçelerin genel toplamı anlaşılmaktadır. Genel ve katma bütçe rakamlarının toplanmak suretiyle oluşturulan bütçeye konsolide bütçe denilmektedir. Katma bütçeli idareler, sun*dukları mal ve hizmet karşılığı olan kendi özel gelirlerinden başka, ha*zineden yardım alan kuruluşlar olduğu için, konsolide bütçelerin kesin rakamları, ancak genel toplamdan "Hazine Yardımları" çıkarıldıktan sonra belli olmaktadır.
Katma bütçeli idareler dışında bazı kamu kuruluşlarının bütçeleri sunduğu hizmetlerin niteliği yada yönetim özelliği nedeniyle genel bütçe dışında yapılır. Bu kuruluş bütçeleri özerk ve özel bütçeler olmak üzere ikiye ayrılır.
a- Genel Bütçeli idarelere Bağlı İşletmeler
Genel Bütçeli idareler, tamamen kamusal mal ve hizmet üreten kuruluşlardır. Bunların verdiği hizmetler, tümüyle kamu finansmanı, yani vergiler ve kısmen de borçlanma yolu ile karşılanır. Genel Bütçeli İdareler arasında T.B.M.M., Cumhurbaşkanlığı, Sayıştay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Başbakanlık, Danıştay ve Yargıtay Başkanlığı, DPT, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, DİE, Diyanet İşleri Başkanlığı ve tüm Bakanlıklar sayılabilir.www.bakteri.org
Yukarıda sözü edilen bazı genel bütçeli idarelere bağlı gerek eğitim, sağlık, tarım gibi kamu hizmetleri veren ve gerekse ticari ve sınai faaliyette bulunan bir takım işletmeler vardır. Bunlar, döner sermayeli işletmeler ve döner sermayesiz işletmeler olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Genel bütçeli idareler içinde Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı meslek okulları, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı hastaneler, Adalet Bakanlığına bağlı cezaevle*ri, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı tarımsal işletmeler ve haralar. Maliye Bakanlığına bağlı Darphane ve Damga Matbaası döner sermayeli işletmelerdir. Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Devlet Mat*baası genel bütçeye dahil döner sermayesiz bir işletmedir.
Burada döner sermaye; asıl görevi kamusal hizmet sunmak olan bir kamu işletmesine, piyasada gelir getirebilen bir ek faaliyette bulu*nabilmesi için, genel bütçeden tahsis edilen ödenek veya fon anlamına gelir. Örneğin asıl görevi eğitim-öğretim yapmak olan bir meslek oku*luna, eğitim ve öğretimden arta kalan zamanda diğer kamu kuru*luşlarına veya piyasaya kendi konularında bir bedel karşılığı iş yapa*bilmesi ve dolayısıyla ilave gelir sağlayabilmesi için genel bütçeden verilen fon (ödenek) bir döner sermayedir. Asıl görevi kamuya ücretsiz sağlık hizmeti vermek olan bir Devlet Hastanesine, ayrıca bir ücret ve bedel karşılığı poliklinik ve tedavi hizmeti verebilmesi ve do*layısıyla ek gelir sağlayabilmesi için verilen ödenek yine bir döner sermaye örneğidir.
Döner sermayelerin kullanım alanı sınırlıdır. Nitekim döner ser*maye ödeneği, sadece hammadde, yardımcı madde, malzeme ve işçilik gibi değişken giderleri karşılamak amacıyla verilir. Alınan bu ödeneğin işletilmesi sonucu elde edilen gelirler, yeniden aynı iş için kullanılır. Faaliyet sonucu elde edilen kâr döner sermaye ödeneğini veren kuruluş bütçesine gelir olarak yazılır.
b- Katma Bütçeli İdarelere Bağlı İşletmeler
Yarı kamusal mal ve hizmet üreten katma bütçeli idare veya ku*ruluşlar, niteliklerine göre (1) ekonomik nitelikli olanlar ve olmayanlar ve (2) döner sermayeli olanlar ve olmayanlar diye iki grupta sınıflandırılabilir (1),
Ekonomik bir niteliğe sahip olan katma bütçeli idare yada kuru*luşlar arasında Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü ve Telsiz Genel Müdürlüğü, sayılabilir. Öte yandan ekonomik niteliği ol*mayan fakat sosyal ve kültürel hizmetleri sunmayı amaçlayan katma bütçeli kuruluşlar arasında da Tarım' Reformu Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel müdürlüğü, Gençlik ve Spor Genel müdürlüğü, Köy Hiz*metleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, YÖK ve tüm kamu üniversiteleri sayılabilir.
Ekonomik nitelikli katma bütçeli idarelerin tümü döner sermayeli kuruluşlardır. Öte yandan ekonomik nitelik taşımayan, yani kültürel ve sosyal yönü ağır basan katma bütçeli idarelerin bir kısmı döner ser*mayeli, bazıları da döner sermayesiz kuruluşlardır. Örneğin tüm üniversiteler döner sermayeli kuruluşlar olmasına karşın, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü döner sermayesiz bir kuruluştur.
Katma bütçeli idareler bir bakanlığa bağımlıdırlar. Ancak ayrı tüzel kişilikleri vardır. Bu idarelerin her birinde, Maliye Bakanlığı'nca kurulmuş bir Bütçe Dairesi Başkanlığı bulunmaktadır. Bu idareler, ken*di bütçelerini hazırlarken, Bütçe Dairesi Başkanlığından yardım alırlar.
Katma bütçeli idarelere bağlı bir çok işletmeler vardır, bunlar genellikle bağlı bulundukları idare veya kuruluştan döner sermaye ala*rak çalışırlar. Bunlar arasında üniversite hastaneleri ile Orman Genel Müdürlüğüne bağlı orman işletmeleri en büyük ağırlığı oluşturmaktadır.
c- Özerk Bütçeli Devlet İşletmeleri (Kuruluşları)
Devletin tekeline aldığı belirli kamu hizmetlerinin yönetimi, Dev*let bütçesi dışında özerk bütçelerle yürütülür. Örneğin Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu (TRT) ve TC Merkez Bankası, kendi özel kanunları ve özellikleri gereği, genel ve katma bütçelerin dışında bırakılan, fakat KİT'leri düzenleyen 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına da alınmayan özerk bütçeli kuruluşlardır.
Anayasal bir kuruluş olan TRT yönetiminin, tarafsız bir kamu tüzel kişiliğine sahip olması gerekmektedir. Bu kurumun yönetim ve denetiminde, yönetim organlarının oluşturulmasında tarafsızlık ilke*sine uyulması belirtilmiştir. Bu nedenle söz konusu kuruma bazı gelir*leri toplama yetkisi verilmiş ve devlet bütçesine giren bakanlık ve ku*rumların dışında özerk bir yönetime ve bütçeye kavuşturulmuştur. Aynı mantıkla para ve kredi politikasını yürütmek görevini üstlenen ve Türkiye'de banknot ihracı imtiyazını elinde bulunduran TC Merkez Ban*kası da, söz konusu tekelci görev ve yetkileri dolayısıyla, özerk bir yönetime ve bütçeye sahip bulunmaktadır. Banka, sermaye ve döviz piyasaları üzerinde düzenleme yetkisini kullanmakta ve yaptığı ban*kacılık işlemleri aracılığı ile özel tekelci gelir elde etmektedir.
Ülkemizde özel kanunlara göre kurulan, özerk ve tüzel kişiliği olan diğer bazı özerk bütçeli kuruluşlar şunlardır: Türk Standartlar Enstitüsü (TSE), Milli Prodüktivite Merkezi (MPM). Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sand.ğ. Genel Müdürlüğü, Sosyal Sigortalar Genel müdürlüğü (SSK).

d- Mahalli İdarelere Ait (Özel Bütçeli) İşletmeler
Bugün tüm ülkelerde, devletin yanında kamusal hizmetleri yerine getirmek üzere "Mahalli İdareler (yerel yönetimler)" demlen il özel idare belediye ve köy teşkilatları kurulmuş bulunmaktadır. Mahalli idarelerin yapmakla görevli olduklar, ilköğretim, sosyal ve mahalli güvenlik sağlık ve ekonomik hizmetler, mahalli yerleşim alanlarının yapım, ve bakımı, aydınlatma, .sıtma, temizlik ve itfaiye g.b. kamu hizmetleri vardır. Bu idarelerin kendilerinden beklenen hizmetleri yürütebilmeleri için gelirlere ihtiyaç vardır; bu nedenle devlet bütçesi ile değil, kendi bütçe olanaklarına göre hizmet götürürler. İşte yerel gider ve gelirleri kapsayan bütçelere "Özel Bütçe" veya "Mahalli İdareler Bütçesi" yerel bütçeli kuruluşlara da Özel Bütçeli veya Mahal*li Kuruluşlar veya İşletmeler denir. Özel bütçeli işletmelere örnek ola*rak belediyelerce kurulup işletilen su, havagazı, elektrik, satış mağazaları ve kent içi ulaştırma işletmelerini verebiliriz.
Müessese
Sermayesinin tamamı bir iktisadi Devlet Teşekkülü yada Kamu iktisadi Kuruluşlarına ait olan işletme veya işletmeler topluluğudur. Tüzel kişiliğe sahip olan müesseseler, KİT'lerin temel özelliklerine sahiptir. Devlet bütçe rejimi dışında yönetilir, yönetim ve denetimler, dışında özel hukuk hükümlerine tabidir.
Bağlı Ortaklık
Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası IDT yada KİK'na ait olan işletme ya da isletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketlerdir.
İştirakler
KİT'lerin veya bağlı ortaklıklarının sermayelerinin en az yüzde onbeşine en fazla yüzde ellisine sahip bulundukları anonim şirketlerdir. 1986 yılında, Yüksek Planlama Kurulu. KİT iştiraklerine en az yüzde onbeş ve en fazla yüzde yirmibeş sınırını getirmiştir.
3- Karma İşletmeler
Karma işletmeler, özel kişiler ile kamu tüzel kişilerinin birlikte kurduklar, işletmelerdir. Bu işletmelere örnek olarak T.C. Merkez Ban*kası, Türk Ticaret Bankası, Migros. Türk Ticaret A.Ş. ve Çukurova Elektrik Türk A.Ş.'ni verebiliriz. Bayer gibi yabancı sermayeli firmalara rastlamak mümkündür. Öte yandan, hizmet sektöründe başta ticaret, otelcilik, banka ve sigor*tacılık olmak üzere çeşitli alanlarda yine Uluslararası Endüstri ve Ti*caret Bankası, Birleşik Yatırım Bankası, Arap-Türk Bankası, Citibank. Koç-Amerikan Bankası, AGF Garanti Sigorta, P.F-.'A. Sigorta, Şark Si*gorta, Ankara Enternasyonel Otelcilik A.Ş., izmir Enternasyonel Otel*cilik A.Ş., Akdeniz Yatırım Holding A.Ş. ve General Elektrik CGR gibi birçok yabancı sermayeli işletme vardır.
Ülkemizde yatırım yapan yabancı sermayeli şirketlerin 1992 yılı sonu itibarıyla sayısal dağılımına bakıldığında; hizmetler sektörü 1552 firma ile ilk sırayı alırken, bu sektörü sırayla 677 firma ile imalat, 65 firma ile tarım ve 37 firma ile madencilik sektörü izlemektedir
Yabancı sermayeli işletmelerin çok azında yüzde 100 yabancı sermaye olmakla beraber, büyük çoğunluğunun kamu ve özel kesimden şirket birleşmeleri (şirket evlilikleri) şeklinde yerli ortaklara sahip olduğunu görmekteyiz. Yerli ortaklar arasında Sabancı Holding, Koç Holding, Eczacıbaşı ve Yaşar Holding gibi ülkemizin önde gelen kuru*luşları sayılabilir.
Türkiye'ye gelen ÇUŞ'ların dörtte üçü başta Hollanda, Almanya, Fransa, İsviçre, İngiltere ve İtalya olmak üzere Avrupa kıtası ülkelerinden; ABD ve Japonya gibi gelişmiş sanayi ülkelerindendir. Türkiye'deki toplam yabancı sermaye yatırımlarının % 50'den fazlası AB ülkelerine ve yaklaşık % 20'si de ABD'ne aittir.